26 Temmuz 2012 Perşembe
Arafat'taki Sır
Hac, İslâmiyetin her müslümana farz kılınmış beş şartından bir tanesidir. Hedefleri; ölüm ötesi yaşam gerçeklerini idrak etmek, o zamana kadar ruhuna yüklenmiş olan günahlarından arınman-yani günahlarının tamamen sıfırlanması, Allah ismiyle işaret edilenin ilmiyle âlemleri ve düzeninin farkına varmaktır. Arafat tepesinde milyonlarca Müslüman aynı anda dua ettikleri zaman, hep birlikte yönlendirilmiş beyin dalgalarını gönderdikleri zaman, orada bulunan kişilerin günahları sanki teyp bandının kaydı gibi silinir. Resulullah efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde: ‘’Bir kişi oradan döndüğü zaman acaba benim günahlarım affedildi mi, silindi mi? diye sorarsa, o kişi en büyük günahkâr olur’’ şeklinde buyurmuşlardır. Bir insan tüm yaşamı boyunca farkında olarak veya olmayarak, bilerek ya da bilmeyerek pek çok günahı işler. Bu günahlar, yani bir başka deyişle negatif yükler, onu cehennem denilen azap ortamında batıracaktır ve yakacaktır. Kâbe’nin ve Arafat tepesinin altından pozitif enerji hatları olan ley hatları geçmektedir. Dolayısıyla bir kişi Kâbe’de namaz kıldığı, ibadet yaptığı zaman sistem gereği her yaptığı 100.000 kat daha güçlü olarak ruhuna yüklenecektir. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu diyor Hz. Âli (k.a.v.): "Beytullah"a ulaştıracak azık ve binek hayvanına sahip olup da, hacca gitmeyen kişinin Yahudi veya Hristiyan olarak ölmesinin kendisince ne önemi vardır. İşte Allah, kitabında şöyle diyor: Gitmeye imkânı olan herkese Beyt'i hac etmek, insanlar üzerindeki Allah hakkıdır." (3.Âl-u İmran: 97).İbn Ömer (r.a.)'dan rivayet edilmiştir: Bir adam Resulullah'a gelerek sordu: -Haccı farz kılan nedir yâ Resulullah? Resulullah efendimiz de şöyle cevapladı: - Azık ve binektir! (yani Haccı yapacağın bineğin ve yolculukta yiyeceğin azığın) (Tırmızî). Bir başka hadis-i şeriflerinde ise Resulullah efendimiz (s.a.v.): ‘’Umre, kendisi ile öbür umre arasındaki zaman içinde işlenen günahlara kefarettir. Haccı Mebrur’un ise cennetten başka karşılığı yoktur!" (Müslim) diye buyurmuşlardır. Başörtüsü, 23 yılda tamamlanmış Kuran’ın 17.yılında müslüman kadınlara yapılan bir tekliftir. Kuran’da müslüman kadınların baş örtmelerinin yararlı olacağı konusunda birkaç ayet mevcuttur. Başörtüsü Müslüman kadınlar için dini bir gerekliliktir fakat dileyen kullanır, dileyen kullanmaz. Bu, kendini ilgilendiren bir durumdur. Bir kadın başörtüsünü kullanıyor veya kullanmıyor diye onu ayıplamak kesinlikle doğru olmaz. Hac’da başörtüsü kullanmak mecburidir. Ancak Hac’dan döndükten sonra bir kadın onu isterse kullanır, isterse de ibadetlerini yaparken kullanır. Dolayısıyla da kullanıp, kullanmayacağı yalnızca kendisini ilgilendirir. Allah adıyla işaret edilen bir tanrı değildir. Kendisinin hoşuna giden şeylerin yapılmasından dolayı kişileri ödüllendirecek ya da hoşuna gitmeyen şeylerin yapılmasından dolayı kişileri cezalandıracak bir tanrı yoktur. Bunu iyi kavrayarak, içinde yaşadığımız sistem ve düzenin işleyiş mekanizmasının farkına varmaya çalışmalıyız.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder